Sayfalar

Cumartesi, Aralık 26, 2009

Söz bir cevherdir, laf'a kananlara uğurlar olsun...

Bazan düşünüyorum da olaylar veya meseleler karşısında, ilmimiz ve ferasetimiz dar olduğu için mi bizi temsil edenlerin basit insanlar olmasını tercih ediyoruz?
Öyle olduğumuzdan mı niteliksiz ve sathî değerlendirmeleri alkışlayıp taltif ediyoruz? Yok eğer öyle değilsek şu görünen köy için de mi bir kılavuza maaş bağlayacağız?

Her rüzgarla oraya buraya savrulan kuru yapraklar misali, kimin rüzgarı daha güçlüyse yönümüzü o belirliyor. Birileri sahneye bir oyuncu çıkarıyor, hep birlikte tezahüratla alkışlıyoruz.
Dün sokaklardan toplatılan sakallı cüppeli insanlara "mürteci" diyenler, bugün içlerinden birinin "medyatik" konuşmalarıyla sermest ettiler hepinizi (!)

Söz, meramımızı ifade etme aracımızdır. Onun üstünde kelam vardır Büyüklerin vecizelerine "kelam-ı kibar" denilir bu yüzden. Kelamın en büyüğü Mevla'ın kelamı Kur'an-ı Kerimdir.
Buradan hareketle ve Peygamber Efendimizin mübarek sözlerine nazaran diyebiliriz ki hitabette belagat ve fasahat mühimdir. Yani önüne her geleni kürsüye çıkarmak, belki son devrin icatlarındandır. Eğer kabul görüyorsa, "arz" kadar "talep"te de büyük bir arıza olduğu aşikardır.
Sözün altında ise "laf" vardır. Hatta eskiler bunu "laf-ı güzaf" şeklinde terkip etmişlerdir ki "boş laf" demektir. Laf, değersizdir. Çok laf, sarfedeni de değersizleştirir. Hele ki kürsüde o hataya düşmek akıl sahiplerinin yapacağı bir şey değildir.

Şimdi "kralın soytarısı" misali bir cübbeli çıkmış. Ne edep var, ne hitabet. O kral kimdir necidir bilmem ama, muhtemelen "çıplak".
Her laf edenin peşinden gidenleriyse kurt kapar. Belki de o lafbazın kendisi kurttur.

Gayet argo ve üsulden uzak sözleri ağzından dökülürken, "adam da ne güzel söylemiş" demek yerine, şöyle bir düşünmemiz gerekmiyor mu: Bu mesele karşısında efkar-ı umumiyeyi temsil edecek olan sözler bunlar mı? Biz Türk halkı bu kadar kalitesiz mi ifade ediyoruz meramımızı?
Herkesi silkinip kendisine gelmeye davet ediyorum. "Biz böyle iyiyiz" deyip gelmeyenlerin de yarın o cübbeliye kimbilir hangi vesileyle küfür edeceklerinden adım kadar eminim. Lakin biz o esnada daha seçkin ve mühim şeylerle meşgul olacağız. Bizden söylemesi...

Vesileyle Yunus Emre'nin ruhuna da rahmet okumak istiyorum. Bir şiirinde der ki:

Yunus bu sözleri çatar, sanki balı yaga katar
Halka mata’larun satar, yüki gevherdür, tuz degül

Yani ki, söz bir cevherdir. Onu tuz satıcısına emanet edersen, kıymetini tuz pahasına çevirerek satar. Siz siz olun, sözü sahibinden dinleyin.

Çarşamba, Aralık 16, 2009

Aralıkta İstanbul'da Neler Olacak?

Bazı bir takım toplantıları haber verelim:

17 Aralık Perşembe

Sınavlara Hazırlık Aşamasında ve Kişisel Başarıda Motivasyonun Önemi
Neslihan Erözbek
Düzenleyen: Aziz Berker İlçe Halk Kütüphanesi Müdürlüğü
Saat: 14:00
Yer: Aziz Berker İlçe Halk Kütüphanesi Konferans Salonu
Adres: Rıhtım c. Rasimpaşa m. Nüzhet Efendi sk. no: 53 Kadıköy

18 Aralık Cuma

Beyazıt Hamamı Onarımı
Veysel Hazar
Düzenleyen: Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü
Saat: 14:00
Yer: Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü Salonu
Adres: Matbaa-i Amire Binaları Topkapı Sarayı 1. Avlu içi Sultanahmet

21 Aralık Pazartesi

Yusuf Has Hacib ve Eseri Kutadgu Bilig
Prof. Dr. Zülal Ölmez
Düzenleyen: Milli Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü
Saat: 14:30
Yer: Milli Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü Konferans Salonu
Adres: Macar Kardeşler c. Feyzullah Efendi sk. no: 1 Fatih

Osmanlı'da Mali ve İktisadi Yapı

Prof. Dr. Mehmet Genç
Düzenleyen: Birlik Vakfı
Saat: 19:00
Yer: Birlik Vakfı
Adres: Yeniçeriler c. no: 13 Çemberlitaş

23 Aralık Çarşamba

Marmaray Sirkeci Kazısı Cam Buluntuları
Doç. Dr. Uzlifat Özgümüş
Düzenleyen: İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü
Saat: 16:00.
Yer: Arkeoloji Müzesi Yıldız Salonu
Adres: Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet

2009 Katip Çelebi Yılı Nedeniyle Katip Çelebiyi Anıyoruz
Prof. Dr. Mustafa Kaçar
Düzenleyen: Şemsipaşa İlçe Halk Kütüphanesi Müdürlüğü
Saat: 14:00
Yer: Şemsipaşa Kütüphanesi Toplantı Salonu
Adres: Şemsipaşa c. no: 43 Üsküdar

25 Aralık

Tarih ve Kültürümüzde Kırım
Dr. Aras Neftçi
Düzenleyen: Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü
Saat: 14:00
Yer: Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Konferans Salonu
Adres: Ayşekadın Hamamı sk. no: 35 Süleymaniye

28 Aralık Pazartesi

Mesnevilerimizin İlki Kutadgu Bilig

Prof. Dr. Mustafa Kaçalin
Düzenleyen: Milli Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü
Saat: 14:30
Yer: Milli Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü Konferans Salonu
Adres: Macar Kardeşler c. Feyzullah Efendi sk. no: 1 Fatih

29 Aralık Salı

Şehzade Sancakları ve Şehzadeler

Prof. Dr. Feridun Emecan
Düzenleyen: Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü
Saat: 15:00
Yer: Topkapı Sarayı Konferans Salonu
Adres: Topkapı Sarayı Müzesi Sultanahmet

Salı, Aralık 15, 2009

bu insanlar kime bakıyor?

Bir anda hepsi sizi seyrediyormuş gibi değil mi?

Aslında bizimle ilgilenmiyorlar. Solda Theodosius ve eşi, sağda çoluk çocuğu, mağlup ve esir düşmüş düşmanlarının teslimiyetini izlemekteler.
Zaten bakışlarında bir düşmanlık hissetmemek mümkün değil. "ne var kardeşim, bir şey mi yaptım, ne öyle dik dik bakıyorsunuz?!" diyesi geliyor insanın...

bir de mesaj vermek istiyorum haşmetmeapa:
Efendi, imparator da olsan, koskoca taşı Mısır'dan getirip, İstanbul'un ortasına da diksen, "ölümsüz bir abidem olsun" diye, kafan böyle kopar, yüzün görünmez işte.

Ne demişler: "Padişah da olsan er kişi niyetine"

hamiş 1:
Yukarıdaki sözlerime yapılan bir itirazdan dolayı şunu eklemeyi uygun görüyorum:
Bu taşı İstanbul'a getirtmek isteyen Constantinus idi. Lakin ancak İskenderiye'ye kadar getirtilebildi. Bunu daha sonra Julianus başarmış olsa da, meydana diktirmeye ömrü vefa etmedi. Sonunda Theodosius bu işin üstesinden geldi ve taşı meydana diktirdi. Altındaki mermer kaidenin dört tarafına da çeşitli olayları konu eden sahneler oyuldu.
Taşın adı Theodosius sütunu oldu.
Evliya Çelebi'ye göre, İstanbul'u afetlerden koruyan tılsımlardan biridir.

hamiş 2:
Eskiden bu taşlar öyle derinde değildi. Yani toprağı kazıp kazıp sütun dikmediler.
Bir rivayete göre, Sultanahmet Camiinin temelinden çıkan toprak meydana yığılmış ve oradaki abidelerin kaideleri toprak altında kalmıştı.
1857'de İngiliz bir araştırmacı kazı yaparak, kaidelerin en alt seviyesine kadar ulaşmıştır. Daha sonra etrafı korkulukla çevrilmiş ve bugünki halini almış.

Perşembe, Aralık 03, 2009

Edebiyat Mevsimi

7-12 Aralık tarihleri arasında Sultanahmet Kızlarağası'nda Edebiyatın Mevsimi yaşanacakmış. Festival, çeşitli etkinlikler, söyleşiler ve ödüllerle edebiyatseverlere mevsim meyveleri sunmakta.

İlgisini çekenler, programları merak edenler şuradan buyursunlar: