Sayfalar

Salı, Haziran 10, 2008

Küllerinden doğmak yeniden

Doğduğu andan itibaren biriktirmeye başlıyor insan unuttuklarını. Unuttuklarını diyorum, zira aslında insanın kendi, bütün ilimlerin, ilimlerin içinde bulunduğu alemlerin ta kendisidir.
"Hafıza-yı beşer nisyan ile maluldür" demiş eskiler. Hatırladıkça tekrar unuttuklarımız var. Bir de bir türlü hatırlayamadıklarımız. Hatta bir türlü unutamadıklarımız.
Bunlara araç olacak pek çok faktör var psikososyal tanımlamalarla: Aile, çevre, kalıtım, eğitim..
Kimisi bilinaltı-bilinçüstü-bilinç diyor.
Sosyoekonomik çıkarımlar yapmak da mümkün..
Her halukarda kendi denklemlerimizi kuruyoruz ve yaşadıklarımız, yaşayacaklarımıza etki ediyor. Hatta bazan yaşa/ya/madıklarımız da.. Sağdan soldan, ordan burdan, içerden dışardan, kendimizi kuşatıyoruz. Nefes alamadığımız demler oluyor, kendimiz alemler kadarken.
Öyle anlar geliyor ki yaşanmışlıkların ağırlıkları taptaze hatalara sebep oluyor. Derken başka hatalara.. Korkularımızı hep yanlış limanlara demirliyoruz..
Yetmiyormuş gibi üstüne bir yük daha ekleyip ırgatlığını yapıyoruz mazinin.
..
Çok eski zamanların birinde Kaknüs isimli bir kuş yaşardı. Upuzun gagasından giren rüzgar 360 tane delikten değişik seslerle çıkar ve etrafa hoş nameler yayardı. Bu nameleri duyan kuşlar, mest olup Kaknüs'ün yanına uçarlardı. Kaknüs ise bu cazibeye koşan kuşları yiyerek sürdürürdü hayatını. Tam bir yılı böyle geçerdi. Sonra etraftan çalı çırpı toplar, üstüne kurulur ve en güzel şarkısının vecdiyle çırptığı kanatları otları tutuştururdu. Alevler içinde kalan Kaknüs küle döndüğünde, o küllerden bir yumurta çıkardı ortaya ve o yumurtadan bir yavru. Böylece kendi küllerinden her sene yeniden doğardı Kaknüs.
..
Bazan bütün o mazinin ağırlıklarını sıyırıp omuzlarımızdan, hatalarımızı, pişmanlıklarımızı, korkularımızı yakıp, kendi küllerimizden doğabilmemiz gerekir.
Belki biraz acır. Ama acı, hastalığa en güzel tepkisidir vücudun..

Perşembe, Haziran 05, 2008

Gökten Bir Sitare Kaydı..

Pek çoğumuz "Türkiyem" türküsünü biliriz.
Baş koymuşum Türkiyemin yoluna..
diye başlar. Fakat güftekarının Dilaver Cebeci olduğunu çok da bilen olmaz.
Dilaver Cebeci'yi Sitare isimli şiiriyle tanıdım önce. Türkiyem şiirinin ona ait olduğunu daha sonra öğrenmiştim.
Bugün aklıma nerden estiyse yeniden okuyayım dedim:
..
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı Antere’yi A’şa’yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare
Çadırla su arasında bir cılga var
O cılgada narin ayak izlerin var
Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var

...

Sonra birden şiirle ilgili bir yorum takılıverdi gözüme: "Kalbin nur, mekanın cennet olsun."
Senelerdir hastaydı Cebeci. Google amca imdada yetişti. Bir gazeteden öğrendim haberi: "..'Türkiyem'in şairi Dilaver Cebeci vefat etti .." 28 Mayıs 2008.
1 hafta önce.

Ve şair diyor ki şiirinin bir yerinde:
Güçlü ol ey kalbim güçlü ol
daha yapacak işimiz var.

Umarım yetmiştir kalbi yapacaklarına. Mekanı cennet olsun.