Sayfalar

Pazartesi, Mayıs 09, 2011

Yedi Çok Geç. Altısında Neyse Hayat Boyu O...

Yaklaşık altı aya yakın bir süredir bir anaokulunda staj yapıyorum. 6 yaş grubu 24 çocukla uğraşmak, yetişkinlerle uğraşmaktan çok daha zor. Günlük planları gerçekleştirmek, sözgelimi bir drama etkinliği, oyun faaliyetini uygulayabilmek, ilmî bir makale yazmaktan çok ama çok daha zor geliyor bana.
Vakt-i zamanında hasbelkader okuduğum ve devam ettiğim süre zarfında hiçbir şekilde sevmediğim çocuk gelişimi bölümünden uzun yıllar sonra, yetmiyormuş gibi bir de okulöncesi öğretmenliğini bitiriyorum. Hala saçma geliyor. Dört yıl oldu üstelik...
Üstelik lise stajımdaki 6 yaş grubu öğrencilerimle şu anda aynı yaşta olan staj arkadaşlarımdaki o enerjiyi gördükçe büsbütün soğuduğum bu bölümü ne diye okuduğumu soran olursa kendimi avuttuğum tek cevapla karşılık verebilirim:

Çocuklar için yazılmış doğru dürüst tarih kitapları yok. Belki aldığım iki eğitimi birleştirerek bu konuda birşeyler yapabilirim. Onunçün...
Yapar mıyım? Göreceğiz...


Staj günlerim bana çocuk aleminden ne kadar uzak olduğumun bir ispatıydı. Her hafta yeni bir macera, her hafta insanoğlunun küçükken içinde yaşadığı o hayal aleminin, o ütopyanın nasıl da yok olup gittiğinin ilginç bir seyri de aynı zamanda... Fakat diğer taraftan koskocaman egomuzun, rekabet ve kıskançlığımızın küçülmüş, ufalmış ve aslında o değişmez tablosuna şahitlik... Bu kadar değişmeyen ve bu kadar değişebilen başka bir canlı var mı acaba. İç içe tezatlar...

Birçok diyalogtan birini misal edecek olursak:

Arda: Ben hamburger yedim... Yanında kola içtim.
Emirhan: (sağa sola bakılıp düşünülür) Ben de örümcek yedim.
Mefki: Ben kaka yedim!

Aslına bakarsanız "Yedi Çok Geç". Zira insan "altısında neyse hep o imiş." Bunu da öğrendim.




Kansizligimin (!) Delilidir


Vakt-i zamanında yazdığım ve sonra muhtelif örneklerine ve hatta kopyala-yapıştır yöntemiyle direkt kendisine çeşitli sitelerde rastladığım Osmanlı Armasını Tanıyalım yazıma gönderilen bu zarif, bu ince, bu güzel yorum için o meçhul/e insan kişisine teşekkürlerimi borç bilirim. Sayesinde insanın hendesî olarak ne kadar geniş ebatlara sahip olabileceğini bir kez daha müşahede etmiş oldum. Var olsun...

Topkapı Sarayında bulunan o oyma taş armadaki hilalleri nasıl söküp de kansızlaştığıma gelince, sırr-ı müverrihtendir, fâş edilmez!