Sayfalar

Salı, Nisan 28, 2009

dertler tasalar birbirini kovalar


Küçük sıkıntılar, büyük sıkıntıların önünü kesen bir set gibidir. Hem dinamik kılar bizi, hem de hayata bağlayan gaileler sunar.
Zaten sıkıntısız bir hayat düşünmek de saçma olurdu. Çünkü insanoğlu sıkıntısızlıktan da sıkılır önünde sonunda.
Küçük dertler, büyüklerini nasıl kovalar peki?
O kadar çok örneği var ki büyükten küçüğe...
Mesela para kazanmak bir sıkıntıdır ama daha büyüğü para kazanamamaktır.
Öğrenciler her dem eğitimin zorluklarından, sınavlardan şikayet ederler ve lakin eğitimsizlik hayat boyu sıkıntıdır.
Hadi daha küçük şeylerden bahsedelim:
Ulaşım araçlarında yolculuk etmek sıkıntıdır, ama yürümek zorunda kaldığınızı düşünsenize.
Bir yerimizin ağrıması da sıkıntıdır. Fakat ağrılar hastalık sinyalidir ve bu sinyal, işler büyümeden tedaviye başlamamızı sağlar.
Bütün bunların üstüne "Derdimi seviyorum" diyen şairin o kadar da mazoşist olmadığını düşünüyor insan...



hamiş: yazar bunları sıkkın bir anında yazdı.

Perşembe, Nisan 16, 2009

Çerçevemde İstanbul


Fotoğraflarını göremez olduk diyenler için gelsin...

Çarşamba, Nisan 15, 2009

"Maskeliler" ve Oyuncu Tavuk


Bugün RNG Sahnesinde Maskeliler isimli oyuna gittim. Bu sene Şehir Tiyatrolarında izlediğim en iyi oyundu. Hem bu üç oyuncuyla, hem sahnesiyle. Uzun süredir bu kadar içten bir selamlama da görmemiştim, tiyatroculara haksızlık etmiş olmayayım da. Birbirleriyle uyumlarını hissetmemek imkansızdı.
Bugün tiyatrocuların dizilerde oynamak zorunda kalmasına bir kez daha üzüldüm açıkçası.

Her ne uğruna yaşanırsa yaşanılsın ve ne için mücadele edilirse edilsin, sonu öldürülmeye çıkan bir yolda, birbirini seven ama birbirini o ölüme götüren üç kardeş.
maskelenen yüzlerin ardında, tek ortak payda bu kardeşliğin verdiği sevgi.
geriye kalansa bir şeylerin uğruna dökülen kanların, aslında birilerinin menfaatine hizmet ettiği gerçeği. Hangi taraf için olursa olsun.
"Maskeliler" bir Filistin hikayesi. Üstelik karşı taraftan, bir İsrailli'nin kalemiyle.


Oyun her ne kadar dram olsa da başlangıcında hepimizi güldüren bir şey oldu. Sahne dekorlarından biri de tavuklardı. Bildiğiniz canlı tavuk. Çünkü sahne bir tavuk kasap dükkanıydı. Oynun başlangıcından itibaren sol kafesteki tavuk bütün gücüyle gıdaklamaya başladı. Öyle ki yaklaşık 10 dk sürdü bu seramoni. Bir ara çatlayacak sandım.
Diğer yandan da "acaba oyuncular bu hayvanı sahneden nasl uzaklaştıracak" diye de düşünüyordum. Zira tavuk bastırmıştı seslerini.
Naim (Levent Üzümcü) dükkanı terketti. Büyük ihtimalle bu senaryo gereğiydi. Sonra Halit (Serdar Orçin) birden bire onun ardından çıktı. Yaklaşık 5 sn sonra içeri girip tavuğu kaptı ve sanki dışarda birine verircesine "al" dedi ve kapıyı kapattı. O anda bir gülüşme oldu. Çünkü bu sefer büyük ihtimalle senaryoda olmayan bir şekilde tavuk dışarı atılmıştı.