Bir mimlenme serüvenine dahil edilmişiz Telvin tarafından. Oyun bozanlık yapmayalım biz de katılalım madem.
Bir takım sorulara cevaplar vermemiz gerekiyor:
Niye yazıyorum?
Yazmak benim için eski bir alışkanlık idi. Bir iki yıldır yazmıyorum diyebilirim.
Zaman zaman bencilce bir rahatlama vasıtası; bazan bilgilerin paylaşımı; kimi demlerdeyse bir mecburiyet... diyeceğim geliyor, fakat tam da fikirlerimi yansıtmıyor bu cevap.
Yazmak oldukça girift bir eylem..
Ne isterim?
Gerçek manada insanlığa, müslümanlara faydalı bir insan-ı kamil olabilmek. Sanırım önce kendinden başlamak gerekiyor.
Vazgeçilmezi?
"Hiç kimse vazgeçilmez değildir."
Vazgeçilmez olansa (veya öncelikli) mukaddesâtım.
En mutlu olduğu an?
Babamın Türkiye'ye gelip ona kapıyı açtığımız ve o tatlı gülümsemesini gördüğüm anlar.
Beğendiği bir yeri?
Ben bu sorudan "bir mekan"ın kastedildiğini farz ve hatta zannederekten şu cevabı vereceğim:
Benim için en özel, ruhumun huzur bulduğu, uzletgahım: Süleymaniye... diyorum.
5 yorum:
Ağzına sağlık, yazmayacağını düşünmeye başlamıştım :)
Süleymaniye benim için de çok özel bir mekân. Gaston Bachelard demiyor muydu "mekânlar ruhumuzun oturma yeridir" diye... Süleymaniye'de benim ruhumun oturma yeri. Ruhumun dinlenme yeri.
Orhun, ne demek efenim. siz isteyeceksiniz de yapmayacağız. :)
Alexandr Bey, bu söz çok hoşuma gitti. Yalnız blogunu kapatman hiç hoşuma gitmedi. Açılacak diye umuyorum..
2007 yılında bloglayamayı düşünmüyorum, 2008 ne getirir bilmiyorum:)
Böylece ben de sizlerin bloglarında sürünürüm:)
Flickr'da size bi hediye vermiştim ama sanırım görmediniz.
Sincerely, g.u.
Allah razı olsun efendim :) Mutlu ettiniz...
Yorum Gönder