Sayfalar

Cumartesi, Mayıs 09, 2009

Mesir Macunu Efsanesi ve Tarihi Gerçekler

Bilindiği üzere her sene Nevruz'da Manisa Sultan Camii avlusunda törenlerle halka mesir macunu dağıtılır.
Sultan Camii, Kanuni S. S.'ın annesi Hafsa Sultan tarafından 1522 tarihinde yaptırılmıştı. Cami, imaret ve hangah'ı yaptıran Hafsa Sultan, burada hem hangahı yönetmesi hem de dini bir atmosfer oluşması için Sümbül Sinan Hz.lerinden bir talebesini göndermesini rica eder. Bunun üzerine Merkez Efendi Manisa'ya gider ve burada hizmet etmeye başlar.
Hikayenin bundan sonrasında halk arasında yaygınlaşan bir çok eklemeler vardır.
Şimdi bunlardan bahsedelim:
Hafsa Sultan, bu eserlerinin yanında bir de bimarhane yaptırır. Merkez Efendi bimarhanenin başına getirilir. Hafsa Sultan amansız bir hastalığa yakalanınca, Merkez Efendi, darüşşifadaki delilerle 41 çeşit baharattan oluşan bir macun hazırlar. Macunu yiyen Hafsa Sultan, şifa bulur.
Artık o günden sonra mesir meşhur olur. Her türlü hastalığa devasının yanında, yılan akrep gibi hayvanların sokmasına da mani olmaktadır.
Bu şekilde şöhret bulan hikaye, dilden dile yayılır. İnsanlar, Nevruz günlerinde, civar şehirlerden Manisa'ya gelip macundan kapma telaşına düşer.

Şimdi gelelim işin aslına:
Manisa Hafsa Sultan Bimarhanesi, her ne kadar Hafsa Sultan adıyla anılsa da, kendisinin vefatından sonra Sultan külliyesine bir ilave olarak Kanuni tarafından yaptırılmıştır. Merkez Efendi ise, bimarhanenin inşasından on yıl önce, hocasının vefatı üzerine İstanbul'a gitmiştir.
Dolayısıyla, Hafsa Sultan'a, delilerle birlikte mesir macunu hazırlamış olması gibi bir durum söz konusu değildir.
Zaten daha önce de belirttiğim gibi, bimarhane, delilerin tedavi gördükleri yer değildir. Nitekim, Hafsa Sultan Bimarhanesinin vakfiyesinden de buranın her türlü hastanın tedavi edildiği bir hastane olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan arşiv belgeleri, hastane kadrosunda Merkez Efendinin yer aldığını göstermemektedir.
Bir başka önemli husus ise, Merkez Efendi'nin çağdaşlarının yazdığı ve kendisinin de tercüme-i hali bulunan Şakayık-ı Numaniye, Lemazat-ı Hulviye, Tezkire-i Halvetiye gibi biyografilerde ne mesirden, ne yukarıdaki herhangi bir hikayeden bahsedilmektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ise, Hafsa Sultan Bimarhanesinde, macun yapıldığından tek cümleyle bahsedilmiştir. Bu da demek oluyor ki, 1 asır sonra bile mesir macunu şenlikleri sözkonusu değildi.
Arşiv vesikalarından birinde ise, mezkur macununun haksız şekilde dağıtıldığı, bazı kimselere fazla verilip, bazılarına hiç verilmediğine dair bir şikayet ve bununla ilgili alınan tedbirler yer almakta. Bu da bir yüzyıl sonrasına ait. Yine Nevruz törenleri zikredilmemiştir. Bu kaynak bize, o dönemde macunun bimarhanede yapılıp dağıtıldığına dair ipuçları vermekte. Ki zaten Evliya Çelebi de bunu belirtmişti.
1890 yılına ait Aydın Vilayet Salnamesi'nde ise, Merkez Efendi'nin halkı o civarda iskana teşvik için tabhanede 41 çeşit bitkiden oluşan bir macun imal ettiği ve Nevruz'da Sultan Camii türbesinden saçtırmayı adet edindiği ifadesi yer almakta.
Camiin yapıldığı 1522 yılında, Manisa halkı Spil dağı yamaçlarındaki bir sur'un içinde oturmaktaydı. Külliye ise boş ve geniş bir araziye yapılmıştı. Dolayısıyla etrafda pek kimse oturmuyordu. Merkez Efendi'nin buraya rağbeti arttırmak için böyle bir teşebbüste bulunduğu varsayılsa bile, yukarıda bahsedilen kaynakların hiç birinde yer almayıp, bu kadar geç bir kaynakta bahsedilmiş olması, iddiayı pek de kuvvetlendirmemekte.
Gelelim mesir macununa. Macun yapma geleneği çok eski asırlara kadar dayanmaktadır. M.Ö. 120-63 yılları arasında yaşamış Pontus Kralının zehirlenmesi üzerine bir panzehir olarak kullanılmaya başlanan “tiryak” (theriake) daha sonra doğu ve batı dünyasında çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılır olmuştu. 16. yüzyılda Türkiye topraklarına girip “mesir” ismini aldığı iddia edilmektedir.
Hatta Osmanlı zamanında Tiryakiler Çarşısı diye çarşıların olduğunu da biliyoruz.
Evliya Çelebi, kendi asrında İstanbul'da 300 adet macuncu esnafının varlığından söz eder.
Bugün Manisa halkının inandığı, yılan ve akrep gibi zehirli hayvanlar tarafından ısırılmaya mani olan Mesir Macununun şöhreti, geçmişte panzehir olarak kullanılan ve bugün bir tür uyuşturucu olarak düşünebileceğimiz Tiryak'e dayanmaktadır.
Yani gerçeklik payı bulunan yanlışlar zinciri bize gösteriyor ki Manisa Bimarhanesi'nde macun yapılmaktaydı. Bunu belki, önceleri Merkez Efendi külliyenin tabhanesinde, halkı civara çekmek için yapmış ve sonra bimarhanede de aynı macun yapılmaya devam etmişti. Fakat, kendisini anlatan biyografilerde bu kaydın yer almaması, Merkez Efendi'yi konunun tamamen dışında bırakmakta.
Bu macunlar değişik terkiplerle yapıldığına göre, belki içlerinden biri zehirlenmelere karşı ilaçtı. Halkın inanışı da buna dayanmaktaydı.
Egzantrik şeylerde şifa aramaya alışkın ve hevesli olan halkımız arasında bu macun meşhur oldu. Ya da belki, zeki ve işbilir bazı tüccarlarca, Manisa'ya canlılık katmak ve Nevruz şenlikleriyle ticareti artırmak için reklamı iyi yapılmış ve sonraki asırlarda meşhur ve efsanevi bir şifa kaynağı halini almıştı.

1 yorum:

seçil dedi ki...

bir Manisalı olarak dumura uğramış durumdayım!