"Elveda Şarkın güzel ve ölümsüz kraliçesi!
Zaman bahtını, güzelliğini bozmadan değiştirsin ve
çocuklarım seni bir gün benim
seni gördüğüm ve terkettiğim aynı
delikanlı heyecanının sarhoşluğu içinde görebilsin"
(Edmondo de Amicis, İstanbul*)
Şehir nesneldir. En basit tanımıyla yaşanılan, hayat sürdürülen yer.Zaman bahtını, güzelliğini bozmadan değiştirsin ve
çocuklarım seni bir gün benim
seni gördüğüm ve terkettiğim aynı
delikanlı heyecanının sarhoşluğu içinde görebilsin"
(Edmondo de Amicis, İstanbul*)
Sokrat, bunu daha da anlamlandırarak, şehirlerin felsefenin yurdu olduğunu söylemiştir. Her ne kadar günümüzde gözardı edilmiş ve homojenliğini kaybetmiş olsa da felsefe ve şehir arasında bir symbiosis yani ortak yaşamın varlığı sözkonusudur. Bu anlamda şehirler, düşüncenin ve büyük kitle hareketlerinin merkezi, beyni konumundadır. Şehrin bu özelliği onu her daim dinamik tutar. Elbette bu, günümüzdeki "yerleşim birimi" tanımındaki şehirden daha ötebir mefhumdur.
Fakat bazı şehirler vardır ki, onlar bu nesnel yapılarından çok daha derin anlamlar kazanarak, kişiliğe bürünmüş ve öznelleşmişlerdir. Onlara artık sadece bir şehir gözüyle bakılmaz. Kimi zaman bir kadına benzetilir, kimi zaman gamsız bir yarene. Eşe, dosta, akrabaya: Hasılı insana. Konuşulur, sitem edilir, bir sevgiliyi özler gibi özlenilir.
İstanbul da bu şehirlerden biri. Efsanesi Hz. Süleyman'a kadar dayanan, adına yüzlerce, binlerce şey yazılmış, çizilmiş, söylenmiş güzellikler diyarı.
"Tarih değişmez, değişen tek şey kıyafetlerdir." diyordu İskender Pala bir konuşmasında. Öznelleşmiş bir şehrin kıyafetleri gibi. Ne kadar değişirse değişsin, dokusu, tavrı değişmeyen; köhneliği ve güzelliği, hatta trafik sorunu, kalabalığıyla, hep o aynı şehirdir İstanbul.
Atıf Yılmaz 1966'da çevirdiği "Ah Güzel İstanbul" filmiyle, yozlaşmayı, değişimi ve bir şehrin bozulduğu halde, nasıl hala umut kapısı olduğunu çok güzel anlatmış.
Sadri Alışık'ın kendine has uslubu, kullandığı yarı beyefendi yarı sokak ağzıyla olaylara bakış açısının yanında, silik silik de olsa İstanbul manzaraları olan filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Haşmet... Seyyar Fotoğrafçı.
Filmin bu ilk karelerinde çok hoşuma giden bir de söz eder:
"Bizim memlekette şaşkınlık yaraşır delikanlıya..."
Ve şiir:
SEYYAR FOTOĞRAFÇI
Çek artık Osman Usta çek
Kapağı bir açışta
Şu bütün sabırsızlığımın resmini
Tam işte o dakikadayım
Hani o her şeyden her şeyden
Sıkıldığım dakikada
Başını şöyle tut diyorsun
Elime doğru bak
Hayır ben o yana bakamam
İstemiyorum öyle durmak
Nedir o öyle
Girecekmişim gibi bir işe
Bıktım usandım rötuştan pozdan
Az mı ezildim az mı büzüldüm
O öldüresiye nazlardan
O hep karşılıksız aşklarda
Bu olduğum gibi sade
Görünebildiğim kadar silik
Dakikada çekersin diye resmimi
Osman Usta bunun için seçtim seni
Deniz gibi sokak gibi ev gibi duracağım
Senin karşında istediğim yana bakarak
İşte öyle çek Osman Usta
Hani o bir bakışta
Halime hayran olarak
S. Aldanır
Hamiş:
* Edmondo de Amicis'in seyahatnamenin ötesindeki bu kitabı, kendi asrındaki İstanbul'u çok ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Bir Batılının gözüyle şehrin kozmopolit, çok sesli ve çok renkli yapısını keyifle okuyabilirsiniz.
Bu vesileyle TTK'nın Temmuz'a kadar yaptığı %50 kitap indirimini Aralık'a kadar uzattığını belirtmekte fayda görüyorum.
Amicis'in kitabı da TTK yayınlarından çıkmakta. İnternet üzerinden rahatlıkla alabilirsiniz. Çok da ucuz.
Meraklılar için buradan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder