Bugün itibariyle Şehir Tiyatroları bahar sezonu kapandı.
Ben de kapanışı Fatih Sahnesinde Mary Stuart isimli oyunla yaptım.
İktidar mücadelesi, realist ve duygusuz İngiliz Kraliçesi Elizabeth ile idama mahkum ettirdiği hassas ve zarif kuzeni İskoç Kraliçesi Mary Stuart. Katolik ve Protestan karşıtlığı. Erkek egemenliğine atıflar.
Stefan Zweig şöyle söylemiş: "Bir bakıma ikisi de kazandı: Gerçekliliği ağır basan Elizabeth siyaset tarihinde, romantik Mary ise gönüllerde, edebiyat ve tiyatro eserlerinde."
Oyunun beğenmediğim tarafları:
1- Kullanılan dil ile oynun geçtiği zaman/mekan biraz sırıtmaktaydı. Ya da kısaca kötü bir tercümeydi..
Dört kişilik bir oyunda, anlatımın iki oyuncuya yüklendiğini ve iç dünyalarının ön planda olduğunu düşünürsek, dilin bütün imkanları kullanılmadıkça, orjinal bir tablonun taklidini seyretmekten öte haz alınamaz diye düşünüyorum. Öyle de oldu..
2- Dekor kötüydü. Boğuk. Herşey üst üste. Hatta oyuncuların oraları buraları takılıp durdu. Hızlı hareket ettiklerinde düşücekler diye endişelendim.
Mary'in içine girip çıktığı dolap sanırım bir imgeydi. Fakat tam imgelenemediğini düşünüyorum. Şöyle olabilir mi:
Kadın-meta ilişkisi. Estetik-kadın-esaret ilişkisi..
3- Mary'i oynayan oyuncunun -ki olay bu şahsiyet üzerine kurul- zaman zaman dili sürçmekteydi. Mimikler ve jestler güzeldi fakat Nazan Öncel tabiriyle: "Görüntü var ses yok" diyebilirim. Cümleler boğuk ve ifadeden uzak.. Sonlara doğru iyi gibiydi.
Elizabeth (Ayça Telırmak)'e diyeceğim yok. Karakter oyuncu bütünlüğü çok başarılıydı. Ayrıca erkekler ve evlilik hakkındaki yorumlarına bayıldım.
Oynun seyirciye verdiği mesaj ince ince düşünüldüğünde güzel aslında: Ne olursan ol, kadınsın. İster kraliçe, ister hizmetkar.. Zaman zaman bunu yakalamak keyifliydi.
Elizabeth evlenmek isteyen nedimesine haykırır:
- Ben seni iki efendiden kurtarmak için yanıma aldım.
- Ben çocuğum olsun istiyorum.
- Oysa ben seni efendilerden kurtardım. Senin sevdiğim bu saltanattı..
..
- Bir sabah uyandığında 100. defa aynı kişinin nefesini hissedip, ayak kıllarının sayısına varasıya her şeyini öğrendiğinde nasıl da pişman olacaksın.
..
- Efendim Lord Robert yerine beni kapatın kuleye!
-Sizi ayırırsam aşkınızı alevlendirmiş olurum ki bu işime gelmez. Oysa sizi hep bir arada tutarsam birbirinizden bıkacaksın. O zaman bana gel güzel Lettice, sana Lord Robert'in hiç görmediğin yönlerini anlatayım da gül..
..
- Gözlerime bak Nanny, nasıllar?
- Gözleriniz.... güzel efendim.
- Şehvetli demeyi unuttun.
- Ama ....... bence kararlı..
- Ne yani bana iyi bir kadın olamadığımı mı söylüyorsun Nanny. .. Yalan söylemeyi becermelisin. Çünkü bana itaatin yalan söyleyebilme kabiliyetinin büyüklüğü demektir..
..
(Elizabeth)
-Vücudumun hiç görmediğim yerleri var. Yıkanırken bile yanımda 4 kadın. Vücudum gitgide değişiyor ve ben nasıl değiştiğini bilmiyorum bile.
..
(Elizabeth)
-Lordlarım, benim evlenip çocuk sahibi olmamamdan dolayı rahatsızsınız biliyorum. Unutmayın ki benim kocam İngiltere, çocuklarımsa bu ülke için yaptığım işlerdir.
..
-Size son kez söylüyorum, tahttan vazgeçin; kadınsınız, sadece iyi bir anne olmayı düşünün..
..
-Mary'den iyi bir kraliçe olamaz. Entrikalar çevirecek hayal gücünden yoksun..
(Aynen yazamadıysam da hafızamda kalanlar)
--
Bu sezon unutamadığım oyunsa Nazım Hikmet'in kaleminden çıkan Ferhat ile Şirin
Koreografi, replikler harikaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder