Sayfalar

Salı, Mayıs 02, 2006

Bayanlar ve Baylar.. / Efendiler

Dil önemli bir kültür unsuru. Milletlerin inanışı, yaşayışı, hayata bakış açısı vs. hakkında ciddi manada ipuçları, hatta açık belgeler sunar bize.
Oldukça geniş bir konu bu. Benim değinmek istediğimse hitaplar.
Adet-i kadimdendir ki bizde isim unvandan önce gelir.
Mesela bir paşa (Mehmet Paşa), alim (Ebussuud Efendi), hanım sultan iseniz (Esma Sultan), ekabirdenseniz (Ahmet Bey) ya da esnafsanız (Ali Usta) ilh.. bu hiç değişmez. Her daim insan unsuru, sıfatından, mevkiinden, makamından önde tutulmuştur.
Asaletin kişinin hayat tarzını ve konumunu tamamen değiştirdiği Avrupa’da ise durum oldukça farklıydı:
Bir Frenk asilzâdesiyseniz ister kral olun (Kral Arthur), ister marki, kont, baron.. unvanınız her daim isminizden önce gelirdi.
Peki şimdilerde vaziyet nedir? Necip Fazıl bunu çok güzel dile getirmiş aslında:


“Benim adım Bay Necip, babamınki Fâzıl Bey.”

Bayanlar ve baylar olduk, hanım ve bey değiliz artık.
Dikkatimi çeken bir başka şey daha var: Efendi kelimesi.
Bilindiği gibi Efendilik Osmanlıda bir unvandı. İstanbul efendisi, yeniçeri efendi gibi birkaç istisna dışında ulemaya verilirdi.
Peki şimdi kimlere efendi diyoruz?:
Kapıcı Hasan Efendi, Bakkal Hüseyin Efendi.
Bir hocamın şu sözünü unutmam:
“Hademeyi Şeref Efendi diye çağırıyorum. Ama kendisine Şeref Bey demiş olsam, büyük bir iltifat ettiğimi düşünecek.”
Bir zamanlar memleketin ilmî seviyesi en yüksek kişilerine atfedilen efendiliği, şimdilerde cahil olarak addettiğimiz kimselere yakıştırıyoruz. Çok mu septik bir bakış açısı bilmiyorum ama; nedense ben bunda bir kompleks, bir kasıt olduğunu düşünüyorum.

Berceste:

Âheng-i âhı durma heman eyle ey gönül
Sâz ü nevâ-yı aşka münâsib hevâ budur
Bâkî kelâmı cümleden a’lâ edâ eder
Hakk-ı suhanda hâsıl efendi edâ budur

Hiç yorum yok: