Sayfalar

Çarşamba, Nisan 15, 2009

"Maskeliler" ve Oyuncu Tavuk


Bugün RNG Sahnesinde Maskeliler isimli oyuna gittim. Bu sene Şehir Tiyatrolarında izlediğim en iyi oyundu. Hem bu üç oyuncuyla, hem sahnesiyle. Uzun süredir bu kadar içten bir selamlama da görmemiştim, tiyatroculara haksızlık etmiş olmayayım da. Birbirleriyle uyumlarını hissetmemek imkansızdı.
Bugün tiyatrocuların dizilerde oynamak zorunda kalmasına bir kez daha üzüldüm açıkçası.

Her ne uğruna yaşanırsa yaşanılsın ve ne için mücadele edilirse edilsin, sonu öldürülmeye çıkan bir yolda, birbirini seven ama birbirini o ölüme götüren üç kardeş.
maskelenen yüzlerin ardında, tek ortak payda bu kardeşliğin verdiği sevgi.
geriye kalansa bir şeylerin uğruna dökülen kanların, aslında birilerinin menfaatine hizmet ettiği gerçeği. Hangi taraf için olursa olsun.
"Maskeliler" bir Filistin hikayesi. Üstelik karşı taraftan, bir İsrailli'nin kalemiyle.


Oyun her ne kadar dram olsa da başlangıcında hepimizi güldüren bir şey oldu. Sahne dekorlarından biri de tavuklardı. Bildiğiniz canlı tavuk. Çünkü sahne bir tavuk kasap dükkanıydı. Oynun başlangıcından itibaren sol kafesteki tavuk bütün gücüyle gıdaklamaya başladı. Öyle ki yaklaşık 10 dk sürdü bu seramoni. Bir ara çatlayacak sandım.
Diğer yandan da "acaba oyuncular bu hayvanı sahneden nasl uzaklaştıracak" diye de düşünüyordum. Zira tavuk bastırmıştı seslerini.
Naim (Levent Üzümcü) dükkanı terketti. Büyük ihtimalle bu senaryo gereğiydi. Sonra Halit (Serdar Orçin) birden bire onun ardından çıktı. Yaklaşık 5 sn sonra içeri girip tavuğu kaptı ve sanki dışarda birine verircesine "al" dedi ve kapıyı kapattı. O anda bir gülüşme oldu. Çünkü bu sefer büyük ihtimalle senaryoda olmayan bir şekilde tavuk dışarı atılmıştı.

3 yorum:

birfincankahveiçinbirpenny dedi ki...

öyle bir anlattın ki gitmezsem eksikşik hissedeceğim...

faruk dedi ki...

evet, benim izlediğimde öyle bi sahne yoktu.

maskeliler hakikaten iyi bir oyun. reel bir karşılığı var. anlattığı sanattan öte hayatta bir yere oturuyor. tiyatronun sadece sanat olanını, yüzyıllık yazarların yazdığı ve manasız olanlarını maalesef evmiyorum. (bkz. üç kız kardeş) bana nedense yaprak dökümünü çağrıştırdığı için, nedense :) sevmedim yani...

Mihman dedi ki...

penny, bu konuda bana güven. gerçekten görülesi bir oyun. lakin şehir tiyatroları sahnelerini kapatmak üzere. acele etmek lazım.

faruk bey, çok güzel ifade ettiniz. bu oyun için anahtar kelime "gerçeklik" olsa gerek.
üstelik bu realiteyi ağlak olmayan bir tarzda dramatize etmişler. yani sanırım oynun etkileyici olması, bir gerçekten bahsediyor olmasının yanında, işin romantizmine kaçmadan, gerçeklik hissini iyi bir şekilde vermesiydi.

Bu arada bu üç oyuncu, önceki gün, Sadri Alışık Tiyatro Ödüllerinden Yılın En İyi Erkek Oyuncusu ödülünü almışlar.