Sayfalar

Pazartesi, Ekim 12, 2009

şüphe ve kuşku

12.10.09

Türkçe, terim ve deyim zenginliği olan ve çeşitli milletlerin lisanıyla da beslenmiş bir imparatorluk dili. Fakat maalesef gittikçe kısırlaştırılmakta, daraltılmakta.
Mesela Araplardan kalbi, Farisîlerden dil ve can'ı almış, bir de ona kendi yüreğimizi eklemişiz. Her birini farklı mana veya kelimelerle kullanmış, tek bir kelimeyle iktifâ etmemişiz.
Bugün bahsedeceğimiz iki kelimeyse elli yıl öncesine kadar farklı anlamlara gelirken, nasıl olmuş, niye olmuşsa TDK'nın da gayretleriyle eşanlamlı kullanılmaya başlanmış.

İki kelime, yani:
Kuşku ve Şüphe

Öncelikle bu kelimelerin etimolojik yapısını inceleyelim.

Kuşku Türkçe bir kelime. Kamus-ı Türkî'de: Kuş gibi korkup ürkme, irtiaş (titreme), tevahhuş (korkma, ürkme) olarak tanımlanmış.
Yani kelimenin kökü kuş. Ancak aldığı ek, isimden isim yapan değil, fiilden isim yapan -gi eki.
Burada elbette bir problem bulunmakta. Fakat kelime dilimizde bu şekilde kullanılagelmiş.

Şüphe ise Arapça bir kelime. "Şibh" yani benzemek kelimesinden geliyor. Arapça kamusta yazıldığı üzere: "şebbehe" karıştırmaya sebep olmak; "eşbehe" benzemek; "eştebehe" karışık geldi demektir.
Teşbih kelimesi de aynı kökten gelmektedir.

Buna göre;
Kuşkuda bir korku, sakınma, çekinme, hoş olmayan bir şeye uğrama endişesi vardır. Vesveseli bir haldir. Olmayan bir şeyin olma ihtimali mevzubahistir.

Şüphe ise var olan şeylerle ilgilidir. Yani iki veya daha fazla şey arasında hangisi olduğunu kestirememek. Ki yukardaki "benzemek" köküyle ilişkilendirirsek, iki benzer hal arasında kararsız kalma durumu da diyebiliriz. Bir şeyin olup olmadığı hakkındaki tereddüt de yine şüphedir.

Günümüzde aynı manaya gelen bu iki kelime, görüldüğü üzere farklı iki hali ifade etmektedir.

Her ne kadar halk dilinde birleştirilmiş olsalar da mesela psikiyatride yukarıdaki ayırım söz konusu imiş. Bu konuda öğrendiklerimizi de ekleyelim:
Şüphe emin olamama durumudur ve obsesyonun tipik özelliğidir. Obsesif kompulsif bozukluk gibi.
Kuşkuysa daha çok zarara uğrama endişesi içerir ve psikozlarda görülür.

Demek ki biz halk dilinde her ne kadar aynı manada kullansak da işin erbabınca hiç de öyle değil.

hamiş: İlim-bilim deyip ekşisözlüğü referans olarak göstermek belki biraz ekşi gelebilir ama kalkıp daha karmaşık ve anlaşılmaz birşeylerle meseleyi dağıtmak istemedim. Konuda uzman olmak değil, o hastalığın ne olduğunu az çok anlayabilmekti amaç.

6 yorum:

asaf berhaya dedi ki...

beğeniyle okudum elinize sağlık
zamanla dil fakiri oldukça kelimeler arasındaki nüansları da kaybediyoruz haliyle ..
tebrikler bu ayrımı vurguladığınız için tekrar ..

murat dedi ki...

bundan sonra ısrarla yazılarınızın takibçisiyim. biraz geç oldu ama kar kardır.

Adsız dedi ki...

tesadüfen bu yazınıya uğradım ve bana çalışmalarımda yardımcı oldu.. teşekkürler!

Adsız dedi ki...

Selim İleri'nin her pazar akşamı TRT-2'de bir programı vardı. "Selim İleri'nin Not Defterinden" adıyla yayınlanıyordu.

"Selim İleri'yi dinlemek mi, yoksa okumak mı?" derseniz...

Ne yalan söyleyim, dinlemek bana daha bir hoş geliyordu. Nedeni, sohbetini zamana o kadar güzel yayıyor ki, bir yerlerden illâ ki benim geçmişime takılıyor. Beni alıp dünlere götürüyordu.

Alalım bir haftaki sohbetini...

Bakın kaç farklı noktada çakıştık!..

Öncelikle, kullandığı bir deyim üstünde durmak istiyorum.

Konuşmasının bir yerinde "teşrih masasına yatırmak" diye bir deyim kullandı...

Bu deyimin bu günkü dilde karşılığı "otopsi masasına yatırmak" oluyor. Hani şu hoşa gitmeyen, veda öncesi kesip biçmek anlamındaki vahşet!..

Öyle midir aslında?.. Bakalım:

"Otopsiya" kadim (eski) Yunancada "kendi gözüyle bakmak, görmek" demek!..

"Teşrih" kelimesine gelince... "şerh etmek" deyiminden geliyor!.. "Açıklamak" , "açığa kavuşturmak", "anlaşılır hale getirmek" demek yani!..

Bakın, dilimizi sadeleştirelim, Arapça ve Farsçadan kurtaralım derken, Yunancaya feda etmekle kalmamışız; üstüne üstlük, kavramı daraltmış, kısırlaştırmışız da farkında değiliz!..

"Açıklamak, açığa kavuşturmak" kavramından kalkıp, "kendi gözüyle bakmak" kavramına düşmüşüz, ki bunun karşılığı "tenezzül"dür!.. Seviye (düzey) kaybı yani!..

Her bakan gözün anladığını, baktığını açıklanabilir hale getirdiğini kim iddia edebilir ki?!.

Adsız dedi ki...

bilginin dogruya orani 4 tur:
suphe
sekk
zann
yakin

suphe: karistirmaya sebebiyet verecek derecede kisiyi arada birakan, secme yetisini bozan durum. dogru olani biliyorsunuz ancak iki durumdan hangisi dogru acaba diye sizi dusunduren sey suphe.

sekk: karsinizda birden fazla durum var ve dogrusu acaba bu mu, o mu yoksa digeri mi demeniz hali

Adsız dedi ki...

Sözcük ve kavram dağarcığımızı genişleterek, düşünce dünyamızın ve dolayısıyle hayatımızın zenginleşmesine katkıda bulunduğunuz için; teşekkürler...