Sayfalar

Cuma, Haziran 23, 2006

Dokundu mu söz kaleme..


Kendi kendine değildir konuşma, düşmüşse satha. Yaz! Düşeyaz, sona kalmışların ibtidaını. Dona kalmışlıklarını bırak ki kalsınlar öyle donuk, öyle muhayyel.

Kendinde değildir saatin yelkovanına sürtünen akrep. Sabahın körü. Kör değildir aslında, aldanma. Toydur. Vakit geç! O kadar geç ki erken oysa yeni uyananlara. Yani ki yine geç kaldın. Tezat. Denklemin tersine nüfuzu. Aldatma ey.

Elveda merhabaına eremediğim vakitlerin taze kokusu.
İçimi ezen baldıranların hayali tortusu, selam.
Hoşçakal vefakar gece.
Gel yine gittiğin gibi, örtemediğin efkarımın asırlık korkusu.

Sözle gel, öl de gel, kendine gel..

Aslında sen, eksik kalan değilsin biliyor musun. Yarısı, diğer yarısına sağır, kör bırakılansın. Unutturulmamış olmasıysa, bulman gerektiğinin işaretinden başka birşey değildir.

Nefsinin katili olmayan, ruhunu bir cinayet senaryosuna baş kahraman seçer. Kendi cinayet provalarını yazmanın korkunç trajedisine karşı, silkinmiş kelimelerdir paragraflarında asılı kalan.

Yarım bırakma, iz bırakma, kendini bırakma..


Her devr-i daimin baş dönmesi, bu sanrıdan bihaber olanların çarpışmasıyla başka hayatlara sıçrar. Birbirimizin övünçlerine de işte böyle saldırırız.


Bazan elindeki revolverin tetiğine takılı parmağının üstüne bastırıp, beni sana kendi ellerimle vurdurturum. O zaman çelişkiler çelişkiler içine girer. Birbirine sıçrar asılı kalan kelimelerin mürekkebi. Vicdanını lekeleriz, ruhunu, hislerini. Birbirimizin güvenine de böyle taarruz ederiz.

Karşılıklı cinayetlerimizi de yaz asılı kalmış kelimelerine. Sözün araf'ı değil, ölümün bertaraf edilmiş cehennemini yaz. [Sahnelenmeden yırtıp attığımız cinayet provalarımızı da yaz birgün]

Çelişkindeki yalnızlığı farkettiğin anlar adına, çelişkindeki yalnızlığa sahip çık. Çelişkini lehine kullanırsan, cani değil, katil olursun..

Sabırlı ol, cesur ol, kendin ol..




Hiç yorum yok: