Sevenlerin şüphesi, çok defa kıskançlığın değil, mücerret olarak doğruluk özleyişinin ve aşkta benlerin kaynaşmasına engel bir yalnızlık dehşeti hesabına sevgilinin ruhuna giren casustur.
(Yalnızız)
Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgar dalgasıyle herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: "Buradayım!"
(9. Hariciye Koğuşu)
Hayatta aldığımız her zevki ona muadil bir ızdırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felaketten korkmuyordum. Çünkü ruhi varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat insan, çektiği ızdırap nisbetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar arasa bulmaktan o derece zevk alır. İhtiyaç ve ızdırapla muvaffakıyet ve saadet arasındaki bu riyazi tenasüb, bütün insanlar arasında tam ve ezeli bir müsavat temin etmiştir.
(Bir Tereddütün Romanı)
.. insan zaafları, nefisten ürkerek, ruhun kuytu bir köşesine gizlenirler; arandığı vakit bulunamazlar, ortaya çıkamazlar; aczini kendine itiraf etmeyi kibrine yediremeyen insan, zaafını anlayamaz, en aciz anında bile kendini kuvvetli bulur; hatta bunun içindir ki bir insan, kendini kuvvetli bulduğu anda aciz ve aciz bulduğu anda kuvvetli olabilir.
(Şimşek)
Sevmek, belki de bir tek ihtirasın lehine bütün diğerlerini bastırmak değildi; bilakis aşk, sevilen şeyin içine bütün diğer ihtiraslarımızı doldurmaya benziyordu; bir insanın şahsında bütün ümitlerimizi, iştiyaklarımızı seviyoruz. Hayatımızın müsbet ve menfi hadiselerinden gelen hazlarımız ve kederlerimiz bu aşkın bahanesi içinde sıkışarak büyüyor; aşkta; birşey değil, herşey istiyoruz, bir şeye değil herşeye kin besliyoruz, ümitlerimiz ve korkularımız gibi bütün heyecanlarımız da bir tek mevzuun içine dolarak bizden karışıklığını gizliyor.
(Biz İnsanlar)
Belki de benim ihtiyacım bu güzel imajı ona giydiriyor. Olmayan bir Yahya Aziz yaratıyorum. Zararı yok. Onun çamurundan böyle bir şeyin mümkün olabilmesi, yine onun bu yaratılışa liyakatını gösterir.
(Matmazel Noralya'nın Koltuğu)
İtimat da şüphe kadar müstebittir; ruhla hüküm-ferma olduğu vakit rakibine nefes aldırmaz.
(Bir Akşamdı)
Ümitsizliğin bir derecesi vardır ki, o vakit irade sevki tabii kördür, nasılsız ve nicesizdir, gayesinde sarhoş gibi körkütük gider ve o vakit insiyakî bir iş gören zeka, ne yaptığını bilmez.
(Mahşer)
Ferdin seciyesi, diğer ferdlerle münasebetine göre değişen canlı ve mütehavvil bir şeydir ve bir çok hallerde karşısındaki seciyenin makusu olmaya mahkumdur.
(Fatih-Harbiye)
(Yalnızız)
Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgar dalgasıyle herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: "Buradayım!"
(9. Hariciye Koğuşu)
Hayatta aldığımız her zevki ona muadil bir ızdırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felaketten korkmuyordum. Çünkü ruhi varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat insan, çektiği ızdırap nisbetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar arasa bulmaktan o derece zevk alır. İhtiyaç ve ızdırapla muvaffakıyet ve saadet arasındaki bu riyazi tenasüb, bütün insanlar arasında tam ve ezeli bir müsavat temin etmiştir.
(Bir Tereddütün Romanı)
.. insan zaafları, nefisten ürkerek, ruhun kuytu bir köşesine gizlenirler; arandığı vakit bulunamazlar, ortaya çıkamazlar; aczini kendine itiraf etmeyi kibrine yediremeyen insan, zaafını anlayamaz, en aciz anında bile kendini kuvvetli bulur; hatta bunun içindir ki bir insan, kendini kuvvetli bulduğu anda aciz ve aciz bulduğu anda kuvvetli olabilir.
(Şimşek)
Sevmek, belki de bir tek ihtirasın lehine bütün diğerlerini bastırmak değildi; bilakis aşk, sevilen şeyin içine bütün diğer ihtiraslarımızı doldurmaya benziyordu; bir insanın şahsında bütün ümitlerimizi, iştiyaklarımızı seviyoruz. Hayatımızın müsbet ve menfi hadiselerinden gelen hazlarımız ve kederlerimiz bu aşkın bahanesi içinde sıkışarak büyüyor; aşkta; birşey değil, herşey istiyoruz, bir şeye değil herşeye kin besliyoruz, ümitlerimiz ve korkularımız gibi bütün heyecanlarımız da bir tek mevzuun içine dolarak bizden karışıklığını gizliyor.
(Biz İnsanlar)
Belki de benim ihtiyacım bu güzel imajı ona giydiriyor. Olmayan bir Yahya Aziz yaratıyorum. Zararı yok. Onun çamurundan böyle bir şeyin mümkün olabilmesi, yine onun bu yaratılışa liyakatını gösterir.
(Matmazel Noralya'nın Koltuğu)
İtimat da şüphe kadar müstebittir; ruhla hüküm-ferma olduğu vakit rakibine nefes aldırmaz.
(Bir Akşamdı)
Ümitsizliğin bir derecesi vardır ki, o vakit irade sevki tabii kördür, nasılsız ve nicesizdir, gayesinde sarhoş gibi körkütük gider ve o vakit insiyakî bir iş gören zeka, ne yaptığını bilmez.
(Mahşer)
Ferdin seciyesi, diğer ferdlerle münasebetine göre değişen canlı ve mütehavvil bir şeydir ve bir çok hallerde karşısındaki seciyenin makusu olmaya mahkumdur.
(Fatih-Harbiye)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder