Sayfalar

Cuma, Haziran 16, 2006

Samim'den.../Yalnızız


Hayatımda ikinci kez okuduğum tek romandı. Bir kitabı ne zaman okuduğunuz da oldukça önemlidir aslında. Belki Peyami Safa'nın Yalnızız'ının benim için bu kadar değerli olması o zamanki ruh halimle de alakalı. Yo hayır haksızlık etmeyelim. Gerçekten okunmaya değer.
Fatih-Harbiye'nin ardından ikinci olarak Yalnızız'ı alınca elimize çıtayı tamamen yükseltmişiz meğer. Sonra ver elini Safa hayranlığı. Peki tamam itiraf ediyorum Samim'e daha da bir hayran oldum. Ama, var işte bir aması:
Peyami Safa'nın her romanında belli karakterler vardır. Mesela doğuyu temsilen eden biri, batıcı diğeri. Doğu-batı sentezi yapmış, makul ve bilgeç bir karakter vardır ki genellikle yazar burda kendini konuşturmuştur. Yan karakterlerdendir. Olayların kıyısında köşesinde, öğüt veren, akl-ı selimini yitirmeyen zat-ı muhterem.
Sonra hastalıklı biri muhakkak bulunur. Özentileri ve hatalarıyla cebelleşen kadın karakteri de (ki genellikle felaketlerle sınanır).
Yalnızız'da ise ana karakter Samim, yazarın bizzat kendisidir. Ütopyası Simeranya ile birlikte muhtemelen bir sonraki kitaplarında önünü açacağı, işleyeceği konular vardı (mesela Matmazel Noralya da Yalnızız'dan önceki basamaktır. Her iki kitapd, daha sonra Bir Akşamdı'da mistisizm görülür).
Simeranya oldukça dikkate değer bir yerdir. Gidiş öyküsüyle hiç de sıradan bir mekana yol almadığınızı anlarsınız zaten. Bilhassa eğitim sistemi, tedavi yöntemleri..
Lafı uzattık.
Aslında benim niyetim Samim'in sözlerinden iktibaslar yapmaktı. E yapalım o zaman:


..Kalbini mi kırdılar? Bir kalp, dünyanın gelmiş ve gelecek bütün kalpleriyle beraber kırılır. Kendisini yalnız bulursa, benliğinin kökünden öteye gidecek bir kavrayış melekesinden mahrum olduğu içindir. Başkalarıyla beraber bulursa şairdir. Bazıları için, hatta kendisi için bile, Namık Kemal'in şu beytinde onu muayyen bir topluluğa bağlayan sosyal bir kederden fazla birşey yok gibi görünür. Fakat en basit kalbin keder anında, sen, geçmişlerin ve geleceklerin tarihini, var olmanın trajedisini ara ve beytin dibine in:
Baisi şekva bize hüzn-i umumidir Kemal
Kendi derdi gönlümün billah gelmez yanına
Gelse de, bir orta adamın "kendi sandığı şey" herkes ve herşeydir. Kalbini mi kırdılar? Kalbimizi kırdılar.

Sevgilinin hayaline onun realitesinden daha büyük bir düşman yoktur. Çünkü en büyük rakip odur. Bu hakikati kendine mesele yap ve deş. Sevgilinin hayali sandığımız şey, onun bütününden tecrit edilmiş bir realite parçasıdır. Sevgilinin birinci realitesini hayal gibi, ideal gibi görüp onu ikinci ve kaba realitesi içinde mahpus görüşümüz insan hakkındaki aldanışımıza bir gaflet galatı. Yani insanı hep yarım görüyoruz. Ya onu seviyoruz, birinci realitesi içinde; ya nefret ediyoruz ondan, ikinci realitesi realitesi içinde. Fakat nefretimiz esas. Çünkü, onun birinci realitesini kendi hayalimiz sanıyoruz ve aşkta hayal kırıklığına uğrayınca, bunun, hakikatte ikinci realiteye çarpan birincinin kırıklığı olduğunu anlamıyoruz. İkincilerimize hakim olduğumuz nisbette insanız.

hamiş:
Faruk Bey'e Safa'nın ölüm yıldönümünü hatırlatmasından dolayı teşekkür ediyorum. *15 Haziran.

1 yorum:

torkunc dedi ki...

Öyle bir kitap ki, ikinci okumam sonunda yine hakkını vererek okuyamadığımı, bazı şeyleri ıskaladığımı düşündüm. Önceki gün Bir Tereddüdün Romanı'na başlarken Muaalla'nın hep aynı kitapları dönüp dönüp okumak fikrini benimle paylaştığını görünce şaşırdım açıkçası... Bloguma bu roman hakkındaki deneyimimi yazarken size rastladım. Yazımın içine de sizi sıkıştırmadan edemedim (hadi iyisiniz yine) Sizi okumak güzeldi...